1- Mut’a nikâhı ve evlilikleri konusundaki görüşünüz nedir?
Yahudilik ve Hristiyanlık’ta olduğu gibi İslam’da da asıl olan ömür boyu sürecek olan bir evliliktir, tıpkı Hz. Peygamber’in yaptığı evlilikler gibi. Mut’a ise bu şekilde sürekli bir yuva kurmanın mümkün olmadığı olağanüstü şartlarda ön görülmüş geçici bir çözüm olarak görünmektedir. Mamafih mut’a uygulamasının Kur’an’dan ziyade birtakım rivayetlere dayanmakta oluşu, bu tür muvakkat/süreli evliliklerin İslam’ın öngördüğü bir müessese olduğunu kesin olarak ileri sürmemizi güçleştirmektedir. Mamafih bu tür muvakkat nikah uygulamasının söz konusu olduğu günümüz şii çevrelerinde bile bunun keyfi, kuralsız, başıboş ve müeyyidesiz bir şey olduğu sanılmamalıdır. Bilakis muvakkat/süreli olma dışında mut’a nikahı uygulamasının normal nikahtan hiçbir farkı olmadığı, kanuni bir süreç olduğu, miras ve doğacak çocukların nesebinin tespiti, nikah sona erdiğinde iddet bekleme gibi hususların aynen geçerli olduğu da bilinmelidir.
2- Ehl-i Sünnet âlimlerinin bu konuda ittifakı söz konusu mudur?
Bilakis Ehl-iSünnet âlimleri mut’a nikahının caiz/geçerli olmadığında ittifak halindedirler. Ehl-i Sünnet’in kendi içerisinde bir icmadan bahsedilebilirse de, tarih boyunca bütün İslam mezheplerinin ve ekollerinin mut’a’yı kabul veya red konusunda tam bir icma halinde olduklarını ileri sürmek mümkün değildir. Kısacası mut’a geçerliliği İslam uleması arasında tartışmalı bir konudur. Ehl-i Sünnet reddederken, Şia genellikle kabul etmekte, ancak bunun kanuni düzenlemeler çerçevesinde geçerli olabileceğini de belirtmektedir.
3- İslami kesim mayınlı sorunlarını neden cesur bir şekilde tartışmıyor?
Maalesef ülkemizde İslam’a ilişkin konular serin kanlı, objektif ve yapıcı bir atmosferde tartışılamıyor. Bunda egemen sistemin İslam konundaki menfi tavrı ile buna mukabil İslami kesimin savunmacı ve katı muhafazakar tutumu büyük rol oynamaktadır. Bir de birtakım medyanın dini konuları çarpıtma çabaları, bir diğer kesimin sulandırma gayretleri, bilhassa medyanın işin uzmanlarını değil de işine yarayanları, şov yapanları ön plana çıkarma takıntısı, yangına körükle gitmek veya yaraya tuz basmakla eş anlamlı hale gelmiştir. Bu durumda hak ve hakikat arayışı içerisinde olmak oldukça zor olsa gerekir.
4- Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bazı hocalara hazırlattığı tefsir veya meal çalışmasında yer alan ifadeler tüm kurumun görüşü anlamına gelir mi? Gelirse kurumun bunu inkâr etme yolunu tercih etmesini nasıl değerlendirirsiniz?
Bu konuda “Kur’an Yolu Müslümanları tarihe Gömmek İçin mi yazıldı?” başlığı altında ve bu tefsirin tenkidine dair yazdığım yayımlanmamış olan eleştirel yazımda,medyaya da yansıyan beyanatlar delilleriyle bu tefsirin devlet bakanı Mehmet Aydın ve TC. Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu tarafından sahiplenildiğini, eleştiriler gelince de yüz seksen derece tersine çark ettiklerini daha önce yazdığımı ifade etmek isterim.
6-Kur’an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir isimli çalışmada, Mut’a’ya cevaz verildiği ancak daha sonra bundan çark edildiği ortaya çıktı. Bir bilim adamı olarak bu çelişkiyi nasıl yorumluyorsunuz?
Memleketimizdeki ilmi dürüstlüğün ve hatayı itiraf konusunda entelektüel cesaretin nerede olduğunu, daha doğrusu yerlerde süründüğünü göstermesi cihetiyle üzüntüyle , ibretle ve dehşetle karşılıyorum.
7-Piyasaya çıkan ilk baskısını okuyan ve kendince mut’aya diyanetinde cevaz verdiği sonucu çıkartarak muta nikâhı kıyanlar bir günah işliyor sayılırlar mı?
Sadece bu veya benzeri bir tefsiri veya dini bir eseri okumakla yetinip te meseleyi ciddi olarak araştırmayı terk edenler, bilhassa her konuda mutlaka Kur’an’ın görüşünü öğrenmeyi ihmal edenler elbette bu ihmallerinden dolayı sorumludurlar. Ancak en az bu ihmal kadar, insanlara dini konuda yanlış bilgi verenlerin, dün doğru dediğine bugün yanlış diyenlerin, meselelerin ciddiyetine gölge düşürenlerin ve Müslümanları yanlış yönlendirenlerin sorumsuzluğu da İslami açıdan ciddi bir vebaldir.
8 – Ortada bir günah varsa bunun sorumluları kimlerdir?
Tabii ki öncelikle bu tür durumların ortaya çıkmasına sebep olanlardır.
9 – Mut’a’ya cevaz verildiği yanlışının tashihi sizce nasıl olmalıdır?
Öncelikle bu tefsiri yayımlayan DİB ve verilen sipariş üzerine bu tefsiri yazanlar İslam ve İslam’ın kurucu metni Kur’an konusunda saygılı ve ciddi olmayı öğrenmelidirler.Bu saygı ve ciddiyetin bir göstergesi olarak ta ciddi bir araştırma ve incelemeye girişmeden, çalakalem ve kes yapıştır yöntemiyle tefsir yazmaktan kaçınarak, ticari zihniyetle hareket etmeksizin, dahası asla Kur’an’ı bir rant aracı haline getirmeden, İslami bir bilinç, ihlas ve adanmışlıkla eser yazmayı ilke edindiğini ve bu taahhüdüne sadık kalacağını kamuoyuna ilan etmeli, yaptığı yanlışlar karşısında kamuoyundan özür dilemeli, yaptıklarından tövbe ve istiğfar etmeli, bu suretle kamuoyunun güvenini tekrar kazanmanın yollarını aramalıdır. Ayrıca vaaz ve irşad faaliyetleri ile Cuma hutbeleri aracılığıyla, yanlış yönlendirdiği konularda halkımıza doğruları anlatmalıdır. Daha ideal olanı ise, yakında yayımlamayı düşündüğümüz “Kur’an Yolu” na yönelik tenkidleri bizatihi Diyanet İşleri başkanlığının yayımlama medeni cesaretini ve olgunluğunu göstermesidir.(Bu vesileyle yazdığımız ve hala yayımlamadığımız bu eleştirler yaklaşık bir yıl önce TC. DİB üst düzey yetkililerine iletilmiş, bu üst düzey yetkililerle tefsirin yazarlarına bu konuda bir brifing vermeye hazır olduğumuz kendilerine iletilmiş, ancak müspet-menfi hiçbir cevap alınamamıştır.
10-Diyanetin ya da adı geçen hocaların toplumdan ve kamuoyunda bir özür dilemeleri gerekiyor mu?
Kesinlikle gerekiyor, sadece kamuoyundan değil, Allah’tan ve O’nun kelamı olan Kur’an’dan da özür dilemeleri gerekiyor. Bu İslami dürüstlüğün ve hakkı teslim etmenin de bir gereğidir.
11- Muta nikahı kıydığını söyleyen ve bunu savunan kişilere, “kız kardeşiniz veya kızınız böyle bir ruhsatı kullanarak nikah kıysa ya da evlense tavrınız ne olur” diye sorulduğunda herkesin karşı çıktığına şahit olunuyor. İnsanlardaki bu tezat yaklaşım tarzını nasıl yorumluyorsunuz?
Ülkemizdeki çifte standart anlayışının nerelere kadar uzandığını, insanların ilkeli ve tutarlı olmaktan ziyade, kendi maddi – manevi çıkarlarına göre hareket ettiğini, daha önemlisi, İslami konularda ne kadar bilimsel bilgi ve araştırma zihniyetinden uzak kaldığımızı gösteren ciddi bir gösterge olarak yorumlanması pek te yanlış olmasa gerektir.