BEGIN TYPING YOUR SEARCH ABOVE AND PRESS RETURN TO SEARCH. PRESS ESC TO CANCEL

Gazze için kıyamet koparanlar Zeydiler için suskun kaldı

Prof. Dr. Hayri Kırbaşoğlu, Türkiye’nin bölge ülkelerine yaklaşımını eleştirerek, “Gazze’ye fosfor atıldığında kıyameti kopardık. Ama Yemen’in Kürtleri durumundaki Zeydilere fosfor atıldığında kılımız kıpırdamadı” dedi.

ANKARA- Demokratik Anayasa Hareketi Girişimi “Ortadoğu’daki Halk Hareketleri, Türkiye’de Demokratik Anayasa İhtiyacı” konulu panel düzenledi. Ankara Serbest Mali Müşavir ve Muhasebeciler Odası’nda (ASMMMO) yapılan panelin moderatörlüğünü Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) yöneticisi Kemal Bülbül yaparken, Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayri Kırbaşoğlu ve Dr. Özge Özkoç panelist olarak katıldı. Darbe anayasasının 30 yıldır değiştirilmemiş olmasını eleştiren Bülbül, bunun varlığını sürdürüyor olmasının toplum üzerinde sosyal-kültürel bir travmaya yol açtığını söyledi. “Bu anayasayı yapanlar bile bugün şikayetçi, ihtiyaçlarımıza cevap vermiyor” diyen Bülbül, bunun değişmesi için toplumsal hareketlerin önemine değindi.

Kırbaşoğlu: Ortadoğu’yu tanımıyoruz
Daha sonra Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki halk hareketlerini değerlendiren Prof. Kırbaşoğlu ise, bu tür tartışmalarda batıcı ve oryantalist bir bakış açısının hakim olduğunu, “Ortadoğu ve Kuzey Afrika” tabirlerinin de “oryantalizm kaynaklı” olduğunu vurguladı. Siyasetin sadece “siyasi elitlerin” işi olmadığını ve dünyada yaşanan her şeyin herkesi ilgilendirdiğini belirterek, “Bunlar geleceğimizi ilgilendiriyor, geleceğimizi yönetici elitlere bırakamayız” diyen Kırbaşoğlu, Ortadoğu ile ilgisinin Doğu Konferansları ile başladığını ve ilgili bütün ülkeleri gezdiğini ifade etti. Bugün halk hareketleri nedeniyle tartışılan bölgenin ne etnik ne de dini açıdan “homojen” bir yapıya sahip olmadığının altını çizen Kırbaşoğlu, Kuzey Afrika’nın Kürtler gibi ayrımcılığa uğrayan kesiminin azınlıklar olduğunu ve oryantalistlerin bunlara “Berber” adını koyduğunu söyledi.

‘Ortadoğu ülkelerinin çoğu sömürülen ülkelerdir’
Bölgenin kültürel ve dini çeşitlilik açıdan batıdan daha demokratik olduğunu savunan ve “İspanya’da 1492 yılından bu yana bir tane bile Müslüman bulamazsınız ama bu ülkelerin çoğunda dini azınlıklar vardır bazı ülkelerin parlamentosunda sandalye sahibidir” ifadelerini kullanan Kırbaşoğlu, bölgenin yapısına ilişkin şu bilgileri verdi: “Bölgenin hakim kültürü itaat kültürüdür. Dini olarak Müslümanlık ve Sünnilik egemendir oda iktidar odaklıdır. Bu bölgede aşiret ve kabile yapıları güçlüdür. Söz konusu ülkelerin tamamı sömürgeleştirilmiştir ve şu anda da oluşturulan yandaş yönetimlerle sömürülen ülkelerdir. Hiç biri tam bağımsız değildir. Mevcut yönetimler batının çıkarlarına göre oluşturulan yönetimlerdir. Bölgenin demokratikleşmemesin nedenleri itaat kültürü kadar batı destekli yönetimlerden de kaynaklıdır. Tunus ve Mısır nispeten eğitimli nüfusun yoğun olduğu yerlerdir o yüzden ilk hareketlerin bu bölgelerde başlamış olması tesadüfi değildir.”

‘Gazze için kıyamet koparanlar Zeydiler bombalandığında kılını kıpırdatmadı’
Kırbaşoğlu, ayrıca halk hareketlerinin birden ortaya çıkmadığını, halkın uzun süredir bir arayış içinde olduğunun altını çizerek, söz konusu hareketler üzerinde Beyrut ve Kahire gibi iki önemli merkezin etkili olduğunu dile getirdi. “Bu iki merkezde de etnik ve dini çoğulculuk var ve bunlar bir ahenk içerisinde hareket ediyorlar” diyen Kırbaşoğlu, ortaya çıkan hareketlerde de bir birine zıt grupların ortak hareket etmesinin başarısı bulunduğunu söyledi. Tunus ve Mısır’da ekonomik adaletsizliğin büyük olduğunu bu yüzden yönetimlerinin erken yıkıldığını belirten Kırbaşoğlu, despotik yönetimi olmasına rağmen ekonomik paylaşımın nispeten eşit olduğu Libya’da ise durumun uzadığını bildirdi. Çıkan hareketlerin batı ülkeleriyle ilişkilerini de sorgulayan Kırbaşoğlu, tamamı halk hareketi olmasına rağmen bazılarında batının bizzat desteğinin olduğunu, bazılarında batının desteklediği eski yönetimlerden “miadını doldurduğu için” desteğini çektiğini ama çoğunda da, durumu lehine çevirmek için sonradan desteklediğini kaydetti. Hareketlerin çıktığı bütün ülkelerin “anayasal devletler” olduğunu, seçimler yapıldığını ancak yapılan seçimlerde “devlet partisi ya da kurucu parti” dışındaki partilerin yaşama şansının bulunmadığını hatırlatan Kırbaşoğlu, şu değerlendirmeyi yaptı: “Yemen diğerlerine göre en demokratik olanıdır. Burada Şafiiler ve Zeydiler var. Zeydiler anti emperyalisttir. Yönetim Şafiilerde bulunuyor. Zeydi bir devlet başkanı var ama o da Zeydiliğini unutmuş biridir. Zeydiler, burada ülkemizdeki Kürtler gibi ikinci sınıf vatandaştır. Örneğin Gazze’de forfor bombası kullanıldığında kıyameti kopardık. Ama Zeydilere karşı fosfor bombası kullanıldığında kılımız kıpırdamadı. Orada bir direniş hilali gelişmesin diye Zeydilere yönelik sürekli baskılar yapılmaktadır.”

‘Türkiye’ye gerçekçi değil romantik bakıyorlar’
Söz konusu ülkelerin ve bu ülkelerdeki sosyal hareketlerin Türkiye bakışını da problemli bulduğunu söyleyen Kırbaşoğlu, katıldığı bir çok toplantıda, “Türkiye’ye karşı müthiş bir sempati” gördüğünü belirterek, “Neredeyse AKP ve Milli Görüşü klonlamak istiyorlar. Zaten en vahim olanı da bu. Türkiye’ye karşı gerçekçi değiller, romantik yaklaşıyorlar. Onlara da söyledim. AKP ve Milli Görüş’ün Müslümanlığı bile sorgulanabilir. Bu romantizmi kırmak lazım” diye konuştu. Türkiye’nin demokratik bir yapı olarak görülmesinin “problemli, hibrit” olduğunu dile getiren Kırbaşoğlu, “Ne demokrasisi, bu durumu ekonomi ile de bağlantılıdır. Demokrasi var ama fakir adam aday olabiliyor mu, siyaset yapabiliyor mu?” diye sordu. Kırbaşoğlu, Türkiye’ye karşı beslenen sempatinin “Halklara dayalı ortak yönetimlerin” gerekçesi yapılabileceğini söyledi.

DİHA

http://www.yuksekovahaber.com.tr/yazdir/haber/haber/gazze-icin-kiyamet-koparanlar-zeydiler-icin-suskun-kaldi–47768.htm